4 Mayıs 2011 Çarşamba

BAHAR YORGUNLUĞU

Hepimizin son günlerdeki en büyük şikâyeti bir türlü havaların ısınamamasından yana… Sabah giydiğimizle öğlen, öğlen giydiğimizle akşam üşüyüp terlemeden eve dönmek mümkün olmuyor. Yağmur derseniz ayrı. Tabi yağmadığında da susuzluktan şikâyetçi olacağız maalesef…
İşte bu bir türlü bitmeyen bahar hali bizleri hem fizyolojik hem de psikolojik olarak olumsuz etkiliyor. Güneşi görememek başlı başına depresyon sebebi zaten. Buna bir de bahar yorgunluğu sendromu eklenince içimizden hiçbir şey yapmak gelmiyor.
Bahar mevsiminde oluşan yorgunluk ve isteksizlik haline "Bahar Yorgunluğu" deniliyor. Bahar aylarında havaların ısınmaya başlamasıyla buharlaşan su oranın artması havadaki nemin ve elektrik yükünün de artmasına sebep oluyor. Havadaki elektrik yüküne hava kirliliği, trafik yoğunluğu, sigara, alkol, kafein kullanımı, dengesiz ve düzensiz beslenme de eklenince bahar yorgunluğu daha yoğun yaşanmaya başlanıyor.
Hepimizin bildiği gibi güzel bir uyku güne zinde başlamanın birinci şartıdır. Bahar aylarının başında saatlerin ileri alınması uyku düzenini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Benim bu sene adapte olmam neredeyse 3 haftadan fazla sürdü. Doğal olarak bu da yorgunluğa sebep oluyor. Ayrıca akşam öğününde eğer ağır ve yağlı yemekler yiyorsanız oluşacak hazımsızlık sorunu uykuya dalmanızı zorlaştırabilir. Yatmadan önce içeceğiniz rezene, ıhlamur, melissa ve papatya gibi bitki çayları hem gaz giderici ve hazmı kolaylaştırıcı hem de rahatlatıcı etkilerinden dolayı uykuya geçişinizi kolaylaştıracaktır.
Yorgun veya tükenmiş hissettiğimizde ilk aklımıza gelen kendimize bir kahve veya çay yapmaktır. Evet, çay ve kahve kafein içeriklerinden dolayı ilk etapta bir uyarıcı etki yaparlar ancak alışkanlık yapma özellikleri bir süre sonra bizi onlar olmadan hareket edemez hale getirir.  Ayrıca kafeinin fazlası vücuttan su atımını hem artırır hem de hızlandırır. Fazla su kaybeden bir vücut o suyla beraber birçok minerali ve vitamini de kaybettiğinden yorgun düşer. Özellikle suda eriyen B grubu vitaminlerin ve potasyumun kaybı yorgunluk düzeyinizi artırır.
Unlu ve şekerli yiyecekleri fazla tüketmek kan glikoz düzeyimizi olumsuz etkileyerek yorgunluğumuzun artmasına sebep olur. Un ve şeker pankreasın insülin üretimini arttırır. insülin vücudumuzda şekerin kullanılması için gerekli olan bir hormondur.Ancak fazlalığı da eksikliği de başa dert durumlara yol açar. Onu da çekenler çok iyi bilir.  Fazla insülin kan şekerinizde önce ani bir yükselmeye peşi sıra ise ani bir düşüşe yol açar. Düşük kan şekeri ise uyku hali, konsantrasyon bozukluğu ve genel bir isteksizliğe sebep olur. Bu nedenle güne mutlaka dengeli bir kahvaltı yaparak başlamalıyız. Gün içinde de ana öğünlerimizi sağlıklı ara öğünlerle desteklediğimizde kan şekerimizin dengesini kurmuş oluruz. Canımız çok tatlı isteğindeyse taze meyveleri ve nispeten daha masum olan sütlü tatlıları ve dondurmayı tercih etmek  faydalı olacaktır.  İlerleyen günlerde düşük kalorili tatlı tariflerini ve alternatiflerini de sizlerle paylaşacağım.
Az önce de bahsettiğim gibi özellikle B grubu ( niasin, B1, B2, B6, B12) vitaminler ve  vit.C ; minerallerden ise demir, potasyum, fosfor ve selenyum minerallerinin yetersizliği yorgunluğa sebep olur. Sebze ve meyveler zengin vitamin, mineral, antioksidan ve posa içerikleriyle bu dönemin sorunsuz atlatmamıza yardımcı olacak besin gruplarıdır. Bu iki gruptan yeterli ve dengeli beslenildiğinde multivitamin takviyesi almaya da gerek kalmayacaktır.
Yarın sizlere bu dönemde özellikle tüketmemizde fayda olan besinlerle ve bunların vitamin-mineral içerikleriyle ilgili bilgiler vermeye başlayacağım. Dolayısıyla beni izlemeye devam edin ve sevgiyle kalın J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder