9 Eylül 2011 Cuma

SONBAHAR YORGUNLUĞUNA KARŞI


Yaz boyunca dengesiz beslenen ve yoğun tempodan dolayı bitkin düşen vücudumuz sonbahar mevsiminin sıcaklık dalgalanmalarından oldukça olumsuz etkilenir. Bu mevsimde özellikle soğuk algınlığı ve bağlantılı hastalıkların görülme sıklığı artar. Hastalıklara yakalanmamanın ya da yakalandıysak da en azından hastalığı daha hafif atlatmanın ilk şartı bağışıklık sistemini güçlendirmektir.
Yaz biter bitmez bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilinen vitamin ve mineralleri içeren besinlere ağırlık veren bir beslenme programına geçildiği takdirde sonbahar sorunsuz atlatılacaktır. Vitaminlerden A,C ve E, minerallerden ise selenyum, çinko, magnezyum ve demir bağışıklık sistemini güçlendirirler. Bu vitamin ve mineraller aynı zamanda yüksek antioksidan özellik taşırlar. Antioksidanlar serbest radikal denen kansere sebep olma potansiyeli taşıyan ajanların hücreleri oksitlemesini önlerler. Doktorlar ilaç önermedikçe vitamin ve minerallerin doğal yollarla yani besinlerle alınmasına gayret edilmelidir.
Sigara içenlerde C vitamini başta olmak üzere birçok vitaminin ve mineralin emilimi olumsuz etkilenmektedir. Bu sebeple sigara içenlerin içmeyenlere oranla vitamin ve mineral ihtiyaçları daha fazladır. Bunun için ağırlık verilmesi gereken besinler şunlardır:

A vitamini: Karaciğer, havuç, kayısı, kavun, yumurta, ıspanak, kabak, domates, karaciğer, brokoli, marul

C vitamini: Limon, portakal, greyfurt, kivi, roka, maydanoz, yeşil sivri biber, kuşburnu, domates

E vitamini: Tüm bitkisel yağlar ve yağlı tohumlar

Selenyum: Deniz ürünleri, böbrek, yürek, etler

Çinko: Bulgur, badem içi, ceviz, balık, et, karaciğer süt, yumurta, kuru baklagiller

Magnezyum: Yağlı tohumlar, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, muz, tahıllar.

Bağışıklık sistemini güçlendirmede diğer bir önemli grup probiyotik besinlerdir. Probiyotikler bağırsaklarımızdaki faydalı bakterilere benzerler. Kansere karşı da koruyucu etkileri vardır. Prebiyotik ise besinlerdeki sindirilemeyen gıda partikülleridir. Kalın bağırsaktaki faydalı bakterilerin üremesine yardımcı olurlar. Örneğin yoğurt ve kefir hem probiyotik hem de prebiyotik bir besindir. Kefirin faydalı bakteri oranı yoğurttan çok daha fazladır. Günlük beslenme düzeni içinde mutlaka yoğurt ve kefire yer vermek hastalıklardan korunma da destek sağlayacaktır.
Güçlü bir bağışıklık sistemi için vücudun ihtiyacı olan proteinin alınması şarttır. Özellikle hayvansal kaynaklı protein kaliteli protein olarak kabul edilir. Ancak bu grupla birlikte hayvansal yağ alımı da olacağından kan yağlarıyla ilgili sorunu olan kişilerin sonbahar ve kış dönemimde protein ihtiyaçlarını karşılamak için kurubaklagilleri kullanabilirler. Kurubaklagiller neredeyse hayvansal besinlere yakın oranda protein içerirken hiç kolesterol ve yağ içermediklerinden kan yağlarını yükseltici etki de göstermezler. İyi bir protein kaynağı olan balık aynı zamanda kalp sağlığı için çok faydalı olan omega-3 yağ asitlerinden de zengindir.
Sadece bu döneme özel değil genel olarak yoğun katkı, aroma ve boya maddesi içeren besinleri yemekten kaçınmak yapılacak belki biraz radikal ve zor ama en doğru iş olacaktır. Bunların arasında cipsler, şeker içeriği yüksek yiyecekler ve içecekler, margarin kullanılarak yapılan tüm hamur işleri ilk akla gelenlerdir. Şekerli ve unlu besinlerin fazla tüketilmesi önce kan şekerinin normal seviyelerin altına düşmesi olarak tanımlanan hipoglisemiye, ilerleyen zamanlarda ise diyabete kadar uzanan bir tabloya sebep olabilmektedir. Özellikle uzun süreli açlıklar sonrasında yenildiklerinde ortaya çıkan hipoglisemi tablosu fark edilmediğinde kişide sebebini bilmediği bir yorgunluk, bezginlik ve bıkkınlık duygusu ve hatta beraberinde depresyonu bile getirebilmektedir.

7 Eylül 2011 Çarşamba

YAZ BİTTİ VE VERDİĞİNİZ KİLOLAR GERİ Mİ GELDİ ?



Yaz mevsimi kışı diyet yaparak geçirip de istediği kiloya inenler için bazen bir bayram havasında geçebilir. Özellikle kebaplar, mangallar yanında pideler ve lavaşlar… Tabi bunlara eşlik eden bazen alkollü bazen alkolsüz ama kesinlikle çok kalorili buz gibi içecekler… Güzel bir çoban salataya hakkını vererek koyduğunuz zeytinyağınız ve Ezine peyniriniz bile aslında göründüğü kadar masum değildi… Lezzeti yağından gelen domates sosuna bulanmış biber, patlıcan ve kabak kızartmalarını yerken biraz tereddüt ettiniz ama yarın dikkat ederim diyip geçiştirdiniz belki de… Aralarda kışın olduğu gibi baklavalar yemediniz belki ama üzerine bol sos döktürdüğünüz 3 top dondurmanız da baklavayla yarış halindeydi… Hele meyveler kaç kişi dutu, kirazı veya üzümü sayarak yedi? Havaların daha geç kararması akşam yemek sonrası organizasyonlarına izin verdikçe yemek programı daha da ağırlaştı. Gittiğiniz yerlerde içtiklerinize biraz cips biraz kuruyemiş veya kraker eşlik edince de olanlar oldu tabi. Başlarda yaz mevsimin özelliğinden dolayı yeseniz de hızlı kilo almadınız, sonra biraz aldınız ama bazen yüzerek bazen yürüyüş yaparak dengeleyebildiniz. Ama üst üste gelen programlar düzene girmenizi engelledi. İpin ucu kaçınca da bir baktınız ki gelmiş kilolar ve selülitler… Sonuç moral bozukluğu…
Tabi ki değil. Kışa girerken dikkat edilmesi gereken en önemli konu havadaki ısı değişikliğine uyum sağlayabilmek için metabolizmada meydana gelen azalmadır. Azalan metabolizma hızına yağışlı ve soğuk hava, yoğun iş temposu ve kısalan günler sebebiyle azalan fiziksel aktivite de eklenince kilo almak kaçınılmaz hale gelebilir. Bu sebeple yapılması gereken ilk iş yoğun kalori içeren besinlerin günlük hayattaki miktarlarını azaltarak ve daha dengeli bir beslenme düzenine geçmektir.
Sık sık ve az az beslenmek, ara öğünlerde kan şekerini destekleyici besinlere yer vermek ara öğünü takip eden ana öğünde hem yavaş hem de az yenilmesine yardımcı olacaktır. Öğlen yemeğinin kuvvetli yenmesi durumunda akşam öğününü yağı ayarlanarak pişirilmiş sebzeler ve salata eşliğinde hafif geçirmek yine önem taşımaktadır.
Yaz mevsiminin bitmesiyle birlikte su içiminde ciddi bir azalma meydana gelir. Sıcak içecekler daha fazla içildikçe suya olan ilgi de azalır. Unutulmaması gereken en önemli nokta suyun yerini meyve suları da dahil olmak üzere hiçbir içeceğin tutmayacağıdır. Özellikle kafein içeren içecekler su atımını hızlandırarak vücudun suya olan ihtiyacının artmasına sebep olurlar.
Sağlıklı yiyeceklerden oluşan dengeli bir kahvaltı ile güne başlamak çok önemli... Böylelikle hem kan şekerinin normalin altına düşmesi engellenmiş hem de metabolizmanın çalışmaya başlaması sağlanmış olur.  Kahvaltıda ve aralarda çay ve kahve yerine C vitamini yönünden zengin olan meyve suları veya kuşburnu çayı tercih edilebilir.
Aralarda omega -3 içeriği zengin ceviz, badem gibi yağlı tohumlar kilo alımına sebep olmayacak ölçülerde yenebilir. Bunların yanında çok az kahve konulmuş süt hem kan şekerinin toparlanmasına hem de kalsiyum ihtiyacını karşılamaya yardımcı olacaktır.
Yemeklerde tüketilecek olan salatalar hem kilo kontrolü sağlayacak hem de zengin vitamin içerikleriyle gün boyunca düşen enerjiyi yenilenmesine yardımcı olacaklardır. Salata, meyve ve meyve sularında vitamin kaybının en aza indirilmesi için hazırlandıktan hemen sonra tüketmeye dikkat edilmelidir. Özellikle C vitamin çok süratli kayba uğramaktadır. Yemeklerde hayvansal veya bitkisel protein kaynaklarına gereken yer verildiğinde yorgunluk belirtilerinin hızla azaldığı görülecektir. Kolesterol sorunu olanlar kırmızı et yerine balık ve kuru baklagilleri tercih edebilirler.